Follow

Keep Up to Date with the Most Important News

By pressing the Subscribe button, you confirm that you have read and are agreeing to our Privacy Policy and Terms of Use

Ergenlik Döneminde Aile Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

Yakın arkadaş bulamayan genç yalnızlık hissediyor

Ergenlik dönemi biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan yetişkinliğe geçiş süreci olarak tanımlanıyor. Ön ergenlik döneminde gençlerin yakın bir arkadaşa ve sırdaşa ihtiyaç duyduğunu belirten uzmanlar, bu yakın ilişkiyi kuramayan ergenlerin yalnızlık duygusu içine düşebildiğini ifade ediyor. Uzmanlar, ergenlik döneminde ailelere önyargılarından kurtulmalarını ve çocuğunun büyüdüğünü kabullenerek iletişim şeklini değiştirmelerini tavsiye ediyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, çocukluktan ergenliğe geçiş süreci hakkında önemli bilgiler ve tavsiyeler paylaştı.

Ergenlikte gençlerin yönlendirilmesi zorlaşıyor

İnsanın doğduğu andan itibaren kendini yaşadığı aile içinde sevgi, mutluluk, korku, kızgınlık gibi duygularla bireyler arası etkileşim içinde bulduğunu belirten Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Bu şekilde doğumla beraber çocuk, etrafını saran fiziksel ve sosyal çevreye uyum savaşını başlatıyor. Ancak bu çabayı gerçekleştirirken en büyük destekçisi anne ve baba oluyor. Ergenlik dönemindeki gençlerin yönlendirilmesi güçtür. Çünkü ergenlik döneminde beklenti, istekler sorgulanmaya başlanıyor. Ergen, çocukluk ve yetişkinlikte öğrendiği değer yargıları arasında karar vermekte güçlük çeker. Ergenlik döneminde oluşan özerklik ve bireyleşmeye bağlı olarak sorgulamayı, kendine ait fikirler üretmeyi öğrenen ergenler kendi kimliğini oluşturmaya, aileden ayrışmaya ve kendi başına var olmaya başlıyor. Bu süreç beraberinde anne-baba ve ergen ilişkilerinin yeniden şekillenmesini gerektiriyor.” diye konuştu.

Ön ergenlikte sırdaşa ihtiyaç duyuyorlar

Ergenlik döneminin biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Ergenliğe geçiş yani ‘buluğa erme’ döneminin kızlar için 11-13, erkekler için ise 13-15 yaşları arasında olduğu biliniyor. Ön ergenlik döneminde birey için kendi cinsinden yakın bir arkadaş-sırdaşa duyulan ihtiyacı büyük önem taşıyor. Bu dönemde birey kendi iç dünyasını paylaşabileceği, kendi cinsinden yakın arkadaşlar edinir. Böylece kişi, diğer insanlar tarafından nasıl görüldüğünü öğrenmek ister ve bu da gence olumsuz yönlerini görme ve değiştirme şansı sağlar. Ergen bu dönemde yakın arkadaşlıklar kurmayı beceremezse, yalnızlık duygusu içine düşer.” dedi.

Aileler çocukların davranışlarını izlemek istiyor

Ergenlik öncesinde çocukların vakitlerini çoğunlukla aileleri ile harcadığını fakat ergenlik döneminde ev dışında ve arkadaşlarıyla harcama eğiliminde olduklarını belirten Kilit, “Bu nedenle aileler çocuklarının ne yaptığını, kimlerle vaktini geçirmek istediğini bilmek istiyor ve izleme davranışlarına başvuruyorlar. Ebeveyn izlemesi, anne-babaların çocuğun nerede olduğunu, aktivitelerini ve adaptasyonunu izleme çabası, çocuklarının ev dışı etkinlikleri hakkındaki bilgileri olarak tanımlanıyor. Buna göre, ergenlerin aktivitelerine yönelik üç tür izleme yolundan söz edilebilir. Birincisi ergen herhangi bir soru olmadan yaptıklarını ebeveyniyle paylaşabilir. İkincisi ebeveynler çocuklarına ya da çocuklarının arkadaşlarına bilgi almak için sorular sorabilir. Üçüncüsü ise ebeveynler kurallarını ve sınırlamalarını ergenle paylaşır ve ergenin izinli olarak etkinliklere katılımı sağlanabilir.” ifadelerini kullandı.

Mahremiyet kişisel gelişim açısından önemli

Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, mahremiyetin kişisel gelişimin en önemli parçalarından biri olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Mahremiyet aynı zamanda otonominin ve kişiliğin anahtarı olan bir kavramdır. Ergenliği gizlilik sınırlarının değişim içinde olduğu bir dönem olarak tanımlayabiliriz. Gençler genellikle kendi özel alanlarına ilişkin sınırlarını ebeveynlerinin beklentilerinden daha geniş tutabiliyorlar. Yani ergenler kendileriyle ilgili bilgilerin ne kadarını ebeveynleriyle paylaşmaları gerektiği konusunda genellikle ebeveynlerinden farklı görüşte oluyorlar. Bu durum ise ergen ve ebeveynin özel alan ve gizlilikle ilgili beklentilerini yeniden düzenlemeleri gerektiği anlamına geliyor. Örneğin ergenler ev ödevleri, arkadaş seçimi gibi durumları kişisel konular olarak görmelerine rağmen, ebeveynler bu tür konuları özellikle ergenlik dönemi boyunca izlemeyi, müdahale etmeyi ve kontrol etmeyi tercih ediyor. Bu nedenle ergenler genellikle boş zaman aktiviteleri, riskli davranışları, akran ve romantik ilişkilerini gizleme eğiliminde oluyorlar. Sigara içmek, alkol kullanımı, gecikme ya da ebeveynin hoşlanmadığı arkadaşlarla zaman geçirme gibi davranışları örnek gösterebiliriz.”

Kız ergenler ile iletişim daha kolay kurulabiliyor

Açık iletişim ve güvenin annelerin kontrol duygusunu güçlendirdiğini belirten Kilit, “Bu konuda ergenin cinsiyeti bazı farklılıklar oluşturuyor. Genel olarak kız ergeni olan anneler, kızlarıyla daha açık bir iletişim tanımlıyor, kızları hakkında daha fazla bilgiye sahip olduklarını belirtiyorlar. Aksine, erkek ergeni olan anneler, etkili iletişim kuramamaktan ve bilgi sahibi olamamaktan yakınıyorlar. Bu durumda babaya da rol düşüyor. Odanın kapısını kapatma, eşyalarına izinsiz dokunulmasını engelleme ve arkadaşlarıyla yalnız vakit geçirme, ergenin mahremiyet ihtiyacının birer göstergesi oluyor.” dedi.

Ebeveynler çocuğun büyüdüğünü kabullenmeli

Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, ailenin bu dönemde önyargılarından kurtulması ve çocuğunun büyüdüğünü de kabullenerek iletişim şeklini değiştirmesi gerektiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: 

“Ergenin karamsarlık, huzursuzluk ve iç sıkıntısı gibi hoşa gitmeyen duygulardan bunaldığını da göz önünde bulundurarak kendisine güven verip, bu duyguların geçici olduğunu anlatacak bir ebeveyne ihtiyacı olduğunu bilmesi çok önemli. Ebeveynler genci eleştirmeden, küçümsemeden ve yargılamadan dinlemeli, kendini anlatmasını sağlayarak ergeni rahatlatmalı, bütün arkadaşlarını direkt eleştirmeden tanımaya çalışmalı, kendi tecrübeleri doğrultusunda gördüğü sorunlarda emredici olmamalı, çocuğun arkadaşlarını ve yaşadığı olayları objektif bir şekilde değerlendirmesini sağlayacak şekilde onun düşüncesinin de ne kadar önemli olduğunun altını çizecek konuşmalar yapmalıdır.”

İşte iletişimde dikkat edilmesi gereken noktalar

Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, ebeveynin ergenle iletişime geçerken dikkat etmesi gereken teknikleri şöyle sıraladı;

– Önemsememe: Kişinin söylediğini dinler gibi görünüp, dinlememesi. 

– Seçici dinleme: Söylenen bazı kısımlarını duyması, ilgi göstermemesi.

– Dikkatli dinleme: Söylenen sözlere dikkat etmesi, hangi kelimelerin kullandığının farkına varması.

– Empatik dinleme: Kişinin dinlediği kişiyi anlama amacıyla dinlemesidir.

Eleştirilme korkusu depresyona yol açıyor

Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, ‘Ebeveynin çocuğuna uygun davranışı ve neyin yanlış neyin doğru olduğunu öğretmesi için anne babanın kendi arasındaki tutum davranışlarda dengeli, tutarlı, kararlı olmaları gerekiyor’ dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:

“İdeal anne-baba kavramını belirlemek zordur. Ancak çocuklarının ihtiyaçlarını sezen, onlara uygun yanıt veren, ne aşırı hoşgörülü, ne çok katı olan, çocuğuna karşı esnek tavır içinde olan, tutarlı olan ebeveynler çocuklarını her daim sonsuza kadar dinleyen anne babalardır. Anne babaları tarafından kabul görmeden yetiştirilen çocuklar güvensizlik ve yalnızlık duygusu geliştirerek büyüyorlar. Çocuklar sevilmeye ve değer verilmeye ihtiyacı duyuyorlar. Çocuklardaki eleştirilmek ve reddedilmek korkusu alınganlık, umutsuzluk ve depresyona yol açıyor. Bu çocuklar ilerideki yaşamlarında kolayca incinen, depresyon yaşayan bireyler olarak hayatlarına devam ediyorlar. Çocuğun benlik saygısını; çocuğun anne-babası ile arasındaki ilişkiler, çocuğun içinde doğup büyüdüğü aile ortamı, anne ve babaların kendi aralarındaki ilişkiler, çocuğun ebeveynin beklentilerine uygun bir çocuk olup olmaması, çocuk sayısı, çocuğun cinsiyeti ve karakteristik özellikleri, ailenin sosyoekonomik durumu ve kültürel özellikler gibi pek çok etken belirliyor.”

Keep Up to Date with the Most Important News

By pressing the Subscribe button, you confirm that you have read and are agreeing to our Privacy Policy and Terms of Use