Bağışıklık sistemi ile tümör nüksü arasında yakın bir ilişki olduğunu hatırlatan Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Kinyas Kartal, duygusal ilişkilerin de bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi dolayısıyla meme kanseri nükslerinde etkili olabileceğinin yapılan bir araştırmayla tekrar ortaya konduğunu söyledi.
ABD’de Ohio eyaletindeki araştırmacıların 139 meme kanserli hastanın sonuçlarını değerlendirip yayınladığı çalışmayla ilgili bilgi veren Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Kinyas Kartal, meme kanserinde hem hastalığın oluşumunda hem de tedavide hastaların yakın çevresiyle olan duygusal ilişkilerinin ne denli etkili olduğunun bir kez daha ortaya konduğunu söyledi. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Kinyas Kartal konuyla ilgili şunları anlattı: “Sonuçlara bakıldığında, daha az duygusal stres yaşayan, evlerinde, evliliklerinde daha huzurlu ve mutlu bir ilişkiye sahip olan kadınların sonuçlarının diğer hasta grubuna kıyasla istatistiksel olarak daha iyi olduğu görülmüş. Dolayısıyla, daha mutlu ve huzurlu bir hayatın, evliliğin, ilişkinin, bağışıklık sistemi üzerine pozitif etkisi olduğunu söyleyebiliriz.”
DAHA MUTLU VE HUZURLU HAYAT BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ ETKİLİYOR
Duygusal ilişkilerin bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerinin araştırıldığı çalışmayla ilgili Doç. Dr. Kinyas Kartal şunları anlattı: “Meme kanserli ve evli 139 hasta tedavi bitiminden itibaren takibe alınmış. Bir buçuk yıllık takip süresince yaşadıkları duygusal stres, evliliklerinin dinamikleri, eşleriyle olan ilişkileri sözlü olarak araştırmacıların belirlediği sorularla değerlendirilmiş. Bu süre zarfında da hastalardan kan tahlili yapılarak, vücuttaki inflamasyon düzeyini gösteren “C- Reaktif Protein (CRP) ile Tümör Nekrozis Alfa, İnterlökinler dediğimiz bir grup kan tahlili aracılığıyla bağışıklık sistemi hakkında bilgiler elde edilmiş. Sonuçlara bakıldığında, daha az duygusal stres yaşayan, evlerinde, evliliklerinde daha huzurlu ve mutlu bir ilişkiye sahip olan kadınların sonuçlarının diğer hasta grubuna kıyasla istatistiksel olarak daha iyi olduğu görülmüş. Dolayısıyla, daha mutlu ve huzurlu bir hayatın, evliliğin, ilişkinin, bağışıklık sistemi üzerine pozitif etkisi olduğunu söyleyebiliriz.”
BENZER ARAŞTIRMALAR DA VAR
Bahsi geçen Amerika’daki çalışmaya ek olarak, başka tıbbi araştırmaların da bu konuda örnek olabileceğini söyleyen Doç. Dr. Kinyas Kartal, “Nature dergi grubunda yayınlanan bir çalışmada, 282,203 meme kanserli hastanın uzun dönem takip sonuçları incelendiğinde depresif, kaygı düzeyi yüksek olan hastalarda tümör nüksünün istatistiksel olarak anlamlı seviyede hemcinslerine oranla daha yüksek olduğu görülmüş” diye konuştu.
STRES, KAYGI VE DEPRESYON HEM HASTALIĞIN OLUŞUMUNU HEM DE TEDAVİYİ ETKİLİYOR
Tüm bu sonuçlara bağlı olarak da stres, depresyon, kaygı gibi duygu durumlarının meme kanserinde hem hastalığın ortaya çıkmasında hem de tedaviye uyum sağlamada oldukça önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Kinyas Kartal, bunun yanında tedavi bitip takip süreci içinde olan hastalarda da nüks ve hastalığın ilerlemesinde etkili olduğuna işaret etti. Doç. Dr. Kartal, stresin kanser mekanizmasındaki etkisiyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Kanser dediğimiz hastalık, hücrelerin normal olan çoğalma döngüsünün bozularak kontrolsüz bir şekilde hücrelerin çoğalmaya başlamasından kaynaklanıyor. Normalde hücrelerin bölünme işlemini başlatan çeşitli hücre içi ve dışı yollar vardır. Bu yollar hormonlarla, elektrolitlerle, ve daha bir çok farklı mekanizmalarla aktif veya inaktif duruma getirilerek kontrol edilir. Uzun süreli stres, bu mekanizmada bozukluklara yol açabiliyor. “Peki hocam tek başına stres kansere sebep olur mu?” diye sorarsanız, bunun cevabını vermek bilimsel olarak oldukça zor. Ama çevresel faktörler, radyasyon, genetik yatkınlık gibi faktörlerin yanına stres de eklendiğinde çoklu faktöriyel değişikler kanser riskini artırıyor.”
“SÜREÇ HASTA AÇISINDAN KOLAYLAŞTIRILMALI”
Hastanın tedaviye verdiği cevapta hem hastaya hem de tümörün kendi özelliklerine ait değiştirilemeyecek bazı faktörlerin de bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Kinyas Kartal,
“Tümörün yapısı ya da hastanın yaşı fiziksel aktivitesi gibi faktörlerin yanında stres, huzursuzluk, hastamızın duygu durumu bu süreçte çok önemli. İyileşeceğine inanmayan bir hastayı tedavi etmek gerçekten çok zor. Bu dönemde hastanın kendisini ruhen güvende, huzurlu hissetmesinin tedaviye oldukça olumlu katkıları olduğunu her gün klinikte görüyoruz. Gerek eşiyle gerek ailesiyle sağlıklı ilişkiler kurmuş, aradığı desteği bulmuş hastalarımızın tedaviye uyumu da cevabı da daha yüksek oluyor. Yapılan çalışmada da bu vurgulanmış.”
MEME KANSERİ TEDAVİ BAŞARISI HER EVREDE ARTIYOR
Böyle bir durumla karşı karşıya kalan hastaların her ne kadar zor olsa da, bir an önce durumu kabul edip tedavi yolculuğuna çıkması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Kinyas Kartal, “Bu aşamadan sonra yapacağımız tek şey bu hastalığı yenmek için var gücümüz ile çalışmak, savaşmak” diye konuştu. Bugün meme kanserinin tedavi başarısının her evrede, her geçen gün daha da arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Kinyas Kartal, hasta yakınları için de sözlerine şöyle devam etti: “Hekimler olarak elimizde bu savaşta kullanacağımız güçlü silahların sayısı artıyor. Hekimler olarak bizler araştırmalarla, gelişmelerle yapılabilecekleri elimizden geldiğince yapmaya çalışıyoruz. Ama hastamız ameliyattan sonra ya da kemoterapisini aldıktan sonra kendi evine gidiyor. O hasta, evinin kapısını kapattığı zaman eşiyle, annesiyle, babasıyla, çocuklarıyla, çok yakın dostlarıyla baş başa kalıyor. Burada da hastamıza ve yakınlarına düşen görevler var. Zaten zor olan süreçleri, daha da zorlaştırmanın kimseye faydası yok. Hem hastamız tedavisine inanmalı, bunu yenebileceğini bilmeli hem de yakınları bu yolda ona destek olmalı. Olumsuz düşünceler bizim başarımızı çok etkiliyor. Moralsiz, mutsuz, stresli hastalarımız fiziki yükün yanı sıra psikolojik yüklerin de altında eziliyor. Mutsuzluk ve umutsuzluk istemiyoruz.”